Bu atasözünün hikayesi şöyledir; İstanbul Kapalıçarşı'ya kervanlar gelir, tüccarlar sipariş ettikleri ürünlerini satın alır ve paralarını öderler. Bir gün bir tüccar kervancılardan birini dolandırarak ona eksik para ödemiştir. Bunu fark etmeyen kervancı yoluna devam ederek Bağdat ve Mısır'a doğru yola çıkar. Yol uzun olduğundan kervancı parasını sayar, aldıklarını kontrol eder ve bir terslik olduğunu fark eder. Dolandırıldığını anladığı sırada tam Bağdat sınırından içeri girmek üzeredir. Kervanı durdurup İstanbul'a geri döner. Tüccarı bulup intikam almak ister ve tüccara bir tuzak kurar.
İki kadın ellerinde bolca para ve mücevherle dolandırıcı tüccarın yanına giderler. Buradaki en güvenilir tüccar senmişsin diye duyduk diyerek yola çıkacaklarını, mücevherleri ona emanet etmek istediklerini söylerler. Eğer dönmezsek de helal olsun sende kalsın derler. Tüccar paraların ve mücevherlerin kendisine kalacağını düşünür. O sırada dolandırılan kervancı tüccarın yanına gelir. Kervancı konuyu açmadan tüccar hemen hesapta yanlışlık olduğunu, onun parasını ayırdığını söyler ve parayı verir. Çünkü daha büyük bir fırsat yakalamıştır. Parayı verdikten sonra iki kadın mücevherleri de toplayıp vazgeçtiklerini söyleyerek giderler. Tuzağa düştüğünü anlayan tüccar kervancıya "Hani Mısır'a gidecektin? Yandım ben" diye bağırır. Kervancı da dönüp "Yanlış hesap Bağdat'tan döner." cevabını verir. Bu nedenle yanlış hesap Bağdat'tan döner derler.