Sorum şu:
Beyaz yelenin özeti?
Eserde, on iki yaşındaki Folko adındaki çocuk ile beyaz bir at arasındaki unutulmaz dostluk anlatılmaktadır. Folko, yüreği sevgiyle dolu yoksul bir balıkçı çocuğu. Beyaz Yele, başıboş at sürüleriyle özgürce dolaşan, kimselerin ele geçiremediği, yabanıl, bembeyaz bir yılkı atı, bir prens. Bu ikilinin bir araya gelişi ve maceraları anlatılmaktadır. Rene Guillot'un eseridir
Folko, on iki yaşında bayağı becerikli bir çocuktur. O sık sık Ösebyö Dede’nin sandalını alır, bataklığı dolaşırdı. O gün, bataklığın öbür başına gitmeye niyetliydi. Orada başıboş at sürüleri dolaşırdı.
Ortalık kararıyordu ve geri dönmesi gerekmekteydi. Birden yanı ba*şında bir gölge gördü. İnce boynunu uzatmış, alımlı bir tay kendi*sini seyrediyordu. Çocuğun yanına yaklaştı, saçlarını kokladı. Folko da parmaklarını o ipek yelenin arasına soktu. Tay ile daha yakın olmak istiyordu, ancak dönmesi gerekiyordu. Yİne gelece*ğim diyerek dönüş yoluna girdi.
Bu esnada, at hırsızı iki kişinin Folko yu izliyordu. Hırsızlar taya ve anasına doğru yaklaşıyorlardı.Bu esnada Folko, Hemen geriye baktı. hırsızların anne atı zaptetmeye çalıştıklarını gördü. Anne kısrak İne, kurtulmak için her şeyi yapıyordu. Nitekim kurtuldu da. Ama kaçmayıp, geri döndü. Çünkü yavrusu da orada kalmıştı. . Artık kurtuluşu yoktu. Bir müddet sonra da direnmeyi bıraktı. Bunun üzerine adamlar kemendi söküp, kısrağı yanlarında götürdüler.
Folko, bütün bunları gördü Folko, hızla oraya koştu ve tayı bağlayan ipleri sökmeye başladı. Uzun uğraşlardan sonra sökme işi bitmişti. Tay doğruldu ve uzun uzun bakıştılar. İşte o an aralarında dostluk gelişti.
Folko, çok geç kalmıştı. Hızlı bir şekilde evine döndü. Anlat*tıklarına kimse inanmayacağı için, anlatmadı. Ama, Antonyo kendi kısraklarının da çalındığını söyleyince, onları gördüğünü anlattı. Hep beraber Beyaz Yele’nin olduğu yere gitmeye karar verdiler.
Geçtikleri yerlerde, bir yığın at vardı. Ancak, Beyaz Yele ara*larında yoktu. Folko, ümitliydi. Böylece saatler geçti. Uzaktan Beyaz Yele’nin geldiğini gördüler. Yanlarına geldiğinde, hiç te beyazlığı kalmamıştı. Derisi boydan boya çamurdu.
Beyaz Yele, kısa zamanda kendisini belli etmişti. Yüzlerce at arasından dahi, hareketleriyle seçiliyordu. Ancak, onunve ele avuca sığmayan hali, diğer at sahiplerini tedirgin edi*yordu. Bu yüzden de onu yakalamak istiyorlardı.
Bu amaçla, bir gün Beyaz Yele’yi kıstırıp, binbir eziyetle hara*nın içine kadar soktular. Ancak, yine de kaçmayı başardı.
Artık, Folko’nun aklı hep Beyaz Yele’de idi. Bir gün kesin kararını verdi. Çok uzaklardı olduğunu sandığı Folko’yu görmeye gidecekti. Yola çıktığında, birazcık yol almıştı ki, önce kıpırdayan çalıların arasından fırlayan kuşu, arkasından da Beyaz Yele’yi gör*dü. Durmuş kendisine bakıyordu. Aynı anda, haranın patronu bütün adamlarını toplamış ve Beyaz Yele’yi yakalamak için peşine düşmüşlerdi. Beyaz Yele, yanma kadar yaklaştıkları halde, hare*ketsiz duruyordu. Ansızın patronun atma doğru saldırdı ve pat*ron yere düştü. Beyaz Yele’yi elde edemeyeceğini anlamış*tı. “Bırakın gitsin, kim isterse o alsın ” dedi.
Folko, “Yani ben alabilir miyim?” diye sorunca, “alabilirsin” dedi. Dünyalar Folko’nun olmuştu. O sevinçle, Beyaz Yele’yi bulmak için koşarcasına yürüdü ve onu buldu. Kemendini atıp, boy*nuna geçirdi. Beyaz Yele hızla koşmaya başladı. Folko, sağa sola çarpıyor, eli, kolu, aldırış etmiyordu. Bir müddet sonra Beyaz Yele durdu. Karşılıklı bakıştılar. Artık ke*mende bile gerek kalmamıştı. Usulca çekince geliverdi. Birlikte Folko’nun evine geldiler. Atı, çimin arkasına koydu ve yem ver*meye başlamıştı. Beyaz Yele kendisinindi artık. Tam da bu esnada, uzaklardan at kişnemeleri duyuldu. Beyaz Yele, önce kulaklarını dikti, sonra da hızlı bir şekilde koşmaya başladı. Yine kaçmıştı.Folko, çok üzülmüştü. Yine de ümidini kesmemişti.
Bir akşam, bir ses duyup kapıya çkınca ve Beyaz Yele’nin gelmiş olduğunu gördüler. Bir hayli yarası vardı. Hemen yarasını sarmaya koyuldular. Görünen oydu ki, yaralı olduğu için, dost bildiği Folko’ya sığınmıştı. Folko ve kardeşleri çok sevinçliydiler.Artık at her akşam, Folko’nun yolunu gözlüyordu. Dostlukla*rı herkesin dilinde idi. Folko, yarası henüz iyileşmediği için ona binemiyordu. Ama, binmek ve gezmek için can atıyordu. Bir gün binmeye karar verdi. Ancak, atın üstüne atladığı an, at değişti ve silkinerek Folko’yu üstünden attı. Sonra da hızla koşarak gözden kayboldu. Vakit geldiğinde, yola koyulup, Antonyo’nun seyislik yapan arkadaşının evine geldiler. Orada Beyaz Yele’nin annesi olan kıs*rak vardı. Bu Folko için tatlı bir sürpriz olmuştu. Sonra kasabaya gittiler. Her yer çok kalabalıktı. Folko ‘yu sir*ke götürdüler. Orada kovboylar ve atlar gösteri yapacaklardı. Folko birden heyecanlandı. Çünkü, Beyaz Yele’yi görmüştü. Gösteri bitince, at perdenin arkasından kayboldu.
Folko, “Beyaz Yele” diyerek hemen koştu. Ancak, yanıldığını söylediler. Bu at, çok benzemesine rağmen, Beyaz Yele değildi.İki gün sonra döndüler. Folko, ümidini kesmemiş, Beyaz Yele’sİnİ arıyordu. Bu arada haranın patronu ise, sirk sahipleri iler azgın bir atın pazarlığım yapıyordu. Belliydi ki, patron Folko’ya verdiği sözü tutmayacaktı. Antonyo bu duruma itiraz edecek oldu ama patron patrondu. Yine de, ne yapıp yapıp bu durumu Folko’ya bildirecekti. Sabaha karşı, güç bela ata bindi ve Folko’nun kulübesine geldi. Folko İse çoktan kayığa binmiş ve Beyaz Yele’yi aramaya çıkmıştı. Antonyo’da arkasından bataklığa daldı.
O sabah, Beyaz Yele başına geçeceği sürüsünü arıyordu. Adamlar da onu. Beyaz Yele’nin etrafındaki sazlıkları, otları tutuşturarak çıkmasını beklemeye başladılar. Folko’da bunu görmüştü. Beyaz Yele’yi kurtarmak İçin ileri atıldı. Her tarafının yanmasına aldırış etmeden, alevler ortasında mahsur kalmış olan Beyaz Yele’nin yanına ulaştı ve sırtına atladı. Beyaz Yele, kurtarıcı*sına boyun eğmişti. Çocuk atı alevlerin üzerine sürdü. Kulağına bir şeyler fısıldadı. At ok gibi fırladı. Alevler yakmasına rağmen, dışarıya çıkmışlardı.Bütün bunları patron ve adamları da görmüştü. Önlerini kesmelerini emretti. Ama, aralarından hızla geçtiler. Kaçarak, ırmağın kenarına kadar geldiler. Bir müddet sonra Beyaz Yele, kendisini ırmağa attı.
Bu arada, patron pişman olmuş bağırıyordu: “Dön, dön atı sana verdim”
Her şey boştu. At ve Folko birbirine yapışık vaziyette, akıntı*ya kapılmış gidiyor, gidiyorlardı. Irmağın akıntılı suları kulağına bir ninni fısıldıyordu sanki…
Folko her yerde Beyaz Yele’yi arıyordu. Folko’nun bu haline, haranın seyislerinden Antonyo’da üzülüyordu. Onu teselli etmek için, bayram zamanı kasabaya götüreceğini söyledi.